Dünyaya bir
kere daha tek yürek olduğumuzu, vatanımızın bir parçasını bile düşmana
bırakmayacağımızı kanıtlayan, tarihimizin en şanlı zaferlerinden birini
kazandığımız ve binlerce şehit verdiğimiz yer…
Üzerinden doksan iki yıl geçse de asla unutamayacağımız, her
göreni derinden etkileyen bir yer… Çanakkale Şehitlik… Bir tarafta
ülkesini düşmandan korumak için kavurucu sıcakta ve dondurucu soğukta
savaşan kahraman Türk askerlerimiz, diğer tarafta çok uzaklardan gelmiş,
niye orda olduğunu bile bilmeyen askerler… Dünya tarihine en centilmen
savaş olarak geçen bir savaş… Çanakkale Savaşları…
Lapseki’den
Gelibolu’ya feribotla geçtik. Gelibolu Yarımadası’nın insanın içini
burkan, gözlerini yaşartan bir taraftan da Türk olduğundan gururlandıran
bir havası var. Yemyeşil ağaçlar, masmavi denizi ve havasıyla öyle
güzel ki Gelibolu… Bu topraklar düşmana bırakılabilir mi? Her biri ayrı
bir kahraman olan askerlerimiz sayesinde bugün gururla geziyoruz bu
toprakları ve her birini şükranla anıyoruz.
1.Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri kuvvetleri “Yenilmez Armada” ile 18 Mart 1915’de denizden harekâta başlamış ancak boğazı geçemeyince, 25 Nisan 1915’te yarımadaya çıkarma yapmış, böylece 8,5 ay sürecek olan kara savaşları başlamıştır.
Gelibolu’da Seddülbahir, Ertuğrul, Morto, İkizkoyları, Alçıtepe, Kerevizdere, Zığındere, Arıburnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt, Anafartalar ve Suvla koyları Çanakkale Savaşları’nın yapıldığı alanlardır. Bugün bu bölgelerde kahramanlıkları unutmamamızı sağlayan şehitlikler bulunmaktadır. 37 Türk anıtı ve şehitliği, Fransız, İngiliz, Avustralya ve Yeni Zelanda’ya ait de 33 anıt ve mezarlık bulunmaktadır.
Onbaşı Seyit Anıtı
Kilitbahir yakınlarında ilk gördüğümüz Seyit Onbaşı heykeliydi. Deniz savaşı sırasında Queen Elizabeth ve Ocean zırhlılarının açtığı ateş sonucu birçok asker şehit olur, birkaç topçu eri hayatta kalır. Ateş devam ederken topun mermiyi kaldıracak olan vinci parçalanınca Seyit Onbaşı, 275 kg.lık mermiyi sırtlayarak topa yerleştirmiş ve ateşlemiştir. Ocean’ı dümeninden vurmayı başararak sürüklenerek mayınlara çarpmasını ve batmasını sağlamıştır. Daha sonra Kurtuluş Savaşı’na da katılan Seyit Onbaşı’yı anmak için mermer bir kaide üzerine 275 kg.lık bir mermiyi taşıyan bronz heykeli yerleştirilmiştir.
Çanakkale Şehitleri Anıtı
Bölgedeki
şehitlerin anısına Çanakkale Şehitleri Abidesi tam Gelibolu
Yarımadası’nın ucunda deniz kenarına dikilmiştir (41.70 m). Anıtın
çevresinde savaştan bazı bölümler kabartma olarak görselleştirilmiştir.
Anıtın tam ortasında durunca tam tepede ayyıldızlı bayrağımız yer
almakta. Bugün Çanakkale’ye karadan ve denizden gelirken tam uçta
görünen bu anıt, Türk askerinin kahramanlıklarını hatırlatır.
Bu yıl yeni
düzenlemelerin yapıldığı ve açılışının 18 Mart 2007’de yapıldığı
Şehitlik’te büyük abidenin önündeki bölümde sembolik mezarlar yapılmış
ve şehitlerimizin anısına gül dikilmiştir.
57. Piyade Alayı Şehitliği
Kara
savaşlarında siperlerin birbirine 5 m. kadar yaklaştığı, stratejik
olarak çok önemli olan Anzak Koyu ile Conk Bayırı arasındaki alanda her
iki taraf da çok kayıp vermiştir. Anzak (“Avustralian and New Zeland
Army Corps”) askerlerinin Arıburnu cephesindeki ilerleyişini durdurup
geri püskürten ancak komutan ve askerleriyle şehit olan 57.Alayın
anısına burada bir anıt yapılmıştır. Anıtın üzerinde “Dünya askerlik
tarihinin en kahraman birliği” yazıyor. Ordumuzda bugün onların anısına
saygıdan 57.alay yoktur. 56. ve 58. alay vardır. 1993’de şehitliğin
açılışı yapılmıştır. Açılışa Çanakkale Savaşları’nda gazi olan Hüseyin
Dede de torunuyla katılmıştır. Dede ve torunun bronz bir heykeli bu
alanın girişinde yer almaktadır.
Conkbayırı Yazıları
25 Nisan’da
Anzak askerleri Anzak Koyu’ndan bir çıkartma yapmaya başlamış, bu
bölgede sorumluluğu üstlenen Mustafa Kemal tarafından Conkbayırı’nın
güney eteklerinde durdurulmuştur. Kurşunu biten askerlere süngüleriyle
savaşma emrini veren Atatürk 57.Alayı, 261 rakımlı bu tepeye doğru
hücuma kaldırmıştır. Conkbayırı Yazıları ve şehitliğinin bulunduğu bu
tepede düzenleme çalışmaları yapılıyordu.
“Ben size
taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek
zaman zarfında yerimize başka kuvvetler, başka komutanlar kaim olabilir”
emri ile süngüleri takıp mevzi alan askerlerimizi gören Anzaklar da
mevzi almış ve arkadan gelen Türk kuvvetlerine zaman kazandırılmıştır.
Atatürk savaştan sonra, bu anı, "savaşın kazanıldığı an" olarak
değerlendirir.
Atatürk’ün Saatinin Parçalandığı Yeri Simgeleyen Anıt
Conkbayırı’nda
çarpışmalar sırasında bir şarapnel parçası Atatürk’ün göğsüne gelir.
Göğsündeki saate çarpınca, saatin parçalanarak Atamızı ölümden
kurtardığı ve onun Türk halkına bağışlandığı alanda taştan yuvarlak
gülleler bulunuyor. Burada yer alan Atatürk anıtında da, bu olayın nasıl
olduğu Atatürk’ün ağzından anlatılmıştır.
Gelibolu
Yarımadası bugün bile Türk olan olmayan her insanın içini acıtıyor. Bu
topraklarda öyle kahramanlıklar gösterilmiş ki, dinledikçe tüylerimizi
diken diken ediyor, gözlerimizi yaşartıyor. O kahramanlarımız için ne
söylesek az! Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi:
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelin gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine birşey yapabildim diyemem hatırana.
“Gömelin gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine birşey yapabildim diyemem hatırana.
Kendi
topraklarımızı savunurken çarpıştığımız düşman da olsa onlar da bir
askerdi. Türk askeri savaş sırasında bile düşman askerlerine saygı
duyarak dünya tarihine geçmiştir. Savaştan sonra Atamızın söylediği bu
sözler onun nasıl yüce gönüllü bir lider olduğunu, Türklüğün asil
değerlerini gösteriyor.
“Bu
memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost
bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler,
Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını
harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim
bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat
uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim
evlâtlarımız olmuşlardır.”
Mustafa Kemal – 1934.
Mustafa Kemal – 1934.